GÜNÜN HİKAYESİ = SUZAN İLE EDİL

GÜNÜN HİKAYESİ = SUZAN İLE EDİL

                   SUZAN İLE EDİL

Korkuyorum édil...  Şu teyr u qülınglerden korkuyorum, nasılda feryatlar ederek, ağıtlar okuyarak başımızda dolaşıyorlar. Şu yeşilbaşlı taşlardan korkuyorum, farklı olan inançlarımızı bahane ederek bize karşı durmalarından korkuyorum.  Ne olmuş yani tüm buluşmaların olacağı menzile farklı yollardan yürümüşsek, hem artık yollarımız da bir... Sevdik biz birbirimizi Edil. Hangi din sevgiye yolunu kapatmıştır yoksa biz yeterince sevmedik mi söyle. Ne olur konuş yiğidim, yüzüme bak.  

Uzun bir uykudan uyanır gibi kaldırdı yüzünü Suzan'ın dizlerinden Edil.  Kırklar dağının ardına saklanan güneşin son kolları Suzan'ın yüzünde çırpınıyordu. Onlara uzandı Edil, gözlerine dokundu suzanın.

              Suzan'ım... Kara gözlüm. Gönül beşiğimi sallayarak beni mest eden sevdiğim. Ayağının tozunu sürme ettiğim, gözlerimdeki karanlığı talan eden mercan gülüşlüm. Vallahi ki sen cömert bir sevgilisin. Hangi kimse senin gibi aşığına ikramda bulunur. Sen bir nefesle aşığını öldürüp diriltirsin. İsa ancak diriltmeye kadirdi. Onun yarım kalmış mucizesine inanan oldu ise, yaralı bir neyden dökülür gibi, dudaklarından dökülen tatlı kelamları oluşturabilmek için sarf ettiğin nefesle çıkan ruhumu; ateşi sönmüş küle dönmüş tenime bir buse ile, can bülbülünü kafese döndüren,  sen aşığın haline inanan  kimse olmaz mı.  Doğrudur, hiçbir dinde dudağa bu kadar yakınken susayan kadehin, dudaktan murat almak istemesini engelleyecek bir hüküm yoktur. Lakin bilmezler bizi, bize inanmazlar. İsteklerimiz dışında bize giydirilmiş, farklı elbiselerimiz dışında bir suçumuz yoktur. Amed'in kucağında bin bir  naz ile kıvrılan şu Dicle nasıl mesut ise, bende senin yanında öyle mesudum. Ey Suzanım... korkma, Edil senden asla vazgeçmeyecek, bu canı sana kurban eder de öyle alır seni.

Yüzünde dolaşan Edil'in parmak uçlarından öptü Suzan. Gün akşama henüz dönmüştü. Civari ağaçlardan, Kırklar dağının yücelerinde kalmış zayıf, kızıl bir aydınlık demetine doğru kuşlar kanat çırpıyordu. Nehrin öte yakasındaki gül bahçelerinde,  bülbüllerden boşalan yerlere baykuşlar tünüyordu. Uzun bir vakitten beri kendilerini dinleyen, tabiatı, ezeli bir sırra cevap arar gibi derin bir sessizlikle dinledi Suzan ile Edil

19.03.2021 168